Kafatasları üç değil bir türe aitmiş

Konu Psittacosaurus —  yada başka bir deyişle “papağan kertenkele” olunca bilim insanları tamamen yanılmış mıydılar? Yeni bir araştırma aslında tek bir türe ait olan birden fazla kafatasının yıllardır üç farklı türe aitmiş gibi sınıflandırıldığını ortaya çıkardı. Uups.

three-species-dinosaurs-660

Pensilvanya Üniversitesi’nden araştırmacılar bu kimlik krizini Çin’in kuzeydoğusundan gelen Psittacosaurus kafataslarındaki farklılıkları son teknoloji 3D lazer tarayıcılarla ölçüp analiz ederek ortaya çıkarmış oldular. Fosillerdeki şekil farklılıklarının fosilleşme süreciyle açıklanabileceğini söylüyorlar bu nedenle fosillerin üç farklı türü temsil ettiği söylenemez.

Çalışmanın yardımcı yazarı Dr. Peter Dodson “Cesedin tortu arasında gömülümü uzun ve zor bir süreç” diyor. “Hiçbir kısmını kaybetmeden bir cesedin fosilleşme olasılığı oldukça düşük yani paleontologlar neredeyse daima kısmi iskeletler üzerinde çalışırlar.” “Fosilleşme sürecinin beraberinde getirdikleriyle iki fosil birbirinden farklı olur. Hayvanlar yaşar ve ölür ancak paleontolojide asıl önemli olan şey, öldükten sonra onlara ne olduğudur.”

Yaklaşık bir iki metre boyunda olan bu küçük gagalı dinozor Psittacosaurus’un yaklaşık 100 milyon yıl önce yaşadığı düşünülüyor. Dinozora ait fosiller genellikle Moğolistan, Çin, Rusya ve Tayland çevresinden çıkarıldı, böylesi geniş bir alana yayılan bulgular onu üzerinde çalışmak için harika bir aday yapıyor.

Dodson: “Bu gösterişli bir dinozor değil,” diyor “Ancak önemli bir özelliğe sahip o da onun bolluğu, bilim insanları onu en bol bulunan dinozorlardan biri olarak görüyor.”

dinosaur-3d-scanning-1

Lujiatun psittacosaur’un 3D lazer ile taranmış kafatası

Bu çalışma dinozor fosillerini incelemek için 3D geometrik teknolojiden yararlanan ilk çalışmaydı. Dodson bu yeni analiz methodunun diğer araştırmalarda da kullanılabileceğini söyledi.

“Çok güzel bir teknik ve bunun gelecekte diğer dinozor tipleri üzerinde de kullanılacağından şüphe yok” diyor ve bundan sonra başka dinozor türlerine ait fosiller de tek bir türe ait çıkarsa sürpriz olmaz diye ekliyor.

Çalışmanın yardımcı yazarı Brandon Hedrick “Umut ediyoruz ki bundan böyle paleontolojik camianın üç boyutlu geometri morfometrisinden çeşitli şekillerde yararlanmasının önü açılmış olur.” “Bu teknik dinozorları anlamak adına sınırsız uygulamalara sahip.”

Bu yeni araştırma 9 Ağustos’ta PLOS One jurnalında yayımlandı.

Bir dinozor kafatasının içine yolculuk

İçlerinde Bristol Üniversitesi’nden doktora öğrencisi Stephan Lautenschlager ve Dr Emily Rayfield’ın da bulunduğu çeşitli uluslardan bilim insanlarından oluşan bir ekip koku alma, işitme ve denge duyusunun terizinozorlarda (therizinosaurs) son derece gelişmiş olduğunu buldu dahası bunun fazla gelişmiş ön beyin lobundan kaynaklanmış yada etkilenmiş olabileceğini düşünüyorlar. Bu bulgular bilim insanlarını şaşırttı çünkü böylesine fevkalade duyusal yetiler otçul hayvanlardan çok etçil hayvanlardan beklenir bir şey.

Therizinosaurs 145 ile 66 milyon yıl öncesindeki aralıkta yaşamış anormal bir grup teropod dinozordur. Bu dinozor grubunun üyeleri 50 cm’lik keskin ön kol pençeleri, uzun boyunları ve vücutlarını saran ilkel yumuşak tüyleri olan 7 metrelik büyük hayvanlara evrildiler. Tyrannosaurus rex ve Velociraptor gibi yırtıcı dinozorlarla yakın akraba olmalarına ve tuhaf görünümlerine karşın therizinosaurs muhtemelen barışçıl birer otçuldu.

Erlikosaurus_skull

Kretase döneminden kalma therizinosaur Erlikosaurus andrewsi’nin kafatası

Bu paradokstan ilham alan çeşitli uluslara mensup paleontologlar ilk önce bu gizemli dinozorların kafatasının içini incelemeye karar verdi.

Yüksek çözünürlüklü lazer tarayıcı ve 3 boyutlu bilgisayar görselleri kullanarak  therizinosaurs beyni ve iç kulak anatomisini incelediler. Tüm bunları onların duyusal ve bilişsel yeteneklerinin etçilden otçula geçiş sürecindeki evrimini daha iyi kavrayabilmek için yaptılar.

Çalışma, 90 milyon yıl önce şu an Moğolistan olarak bilinen bölgede yaşamış 3-4 metrelik bir therizinosaur olan Erlikosaurus andrewsi kafatası üzerine odaklandı.

Stephan Lautenschlager: “Elde ettiğimiz sonuçlar, terizinozorların bu çok gelişmiş yetilerini kendi avantajları için kullandıklarını gösteriyor yani tüm bunlar otçul hayvanların yiyecek bulmasında, yırtıcılardan kaçınmasında yada sosyal becerilerinde önemli bir rol oynamış olmalı” diyor.

Muscles1

Erlikosaurus_reconstruction

“Bu çalışma dinozor duyularının evrimine yeni bir bakış açısı kazandırıyor ve bunun düşündüğümüzden daha karmaşık olduğunu gösteriyor.”

Çalışmanın yardımcı yazarı Lindsay Zanno ve diğer bilim insanları bunda hemfikirler: ” Tam donanımlı iyi bir ekipmana evrildiğinizde muhtemelen devamı gelir, ister avcı olun ister avlanan olun, buna değer.”

Ohio Üniversitesi’nden Lawrence Witmer: “Tabiki artık asıl beyin dokusu fosillerde bulunmuyor ancak lazer tarayıcı kullanarak beynin bir zamanlar işgal ettiği kafatası boşluklarını görselleştirerek koku bölgesinin ve diğer beyin bölgelerinin 3 boyutlu bilgisayar görüntülerini oluşturabiliyoruz” diyor.

Farklı dinozor gruplarındaki duyusal fonksiyonların nasıl evrildiğini ve bunların çevreye karşı bir tepki sonucu mu yoksa kalıtımsal olarak basitçe mi meydana geldiğini anlamamız açısından çalışmanın sonuçları oldukça önemli görünüyor. Özellikle dinozorlardan kuşlara geçişteki evrim süreci düşünüldüğünde bu sonuçlar hayli ilginç olabilir.

Dinozorlar hafifledi

Haklarındaki efsaneler bitmek bilmeyen tarih öncesi canlılar dinozorların sanılandan hafif oldukları açıklandı.

Manchester Üniversitesi uzmanları lazer teknlojisi kullanarak “Brachiosaur” adlı bir dinozor türünün vücut kütlesini ölçtü.  Deri ve kemik yoğunluğunu ön plana alan yöntemle, “Brachiosaur”un 80 değil, 23 ton geldiği belirlendi.  Bu sonuç tüm dinozorların ağırlığını azaltmış oldu. Araştırmada günümüz devasa memelilerinin deri kemik oranı incelenip çıkan sonuçlar dinozorlara uygulandı.  Araştırmayı yöneten Dr. Bill Sellers, “Ağır, fosil hayvanların gerçek boyutlarını belirlemek çok zor. Yöntemimiz dinozorların,  sanılandan daha az ağırlığa sahip olduğunu gösterdi” diye yazdı.

Günümüz kuşları gibi yumurtlarken öldü

Şili ve Arjantin’in güneyindeki Patagonya bölgesinde kuşa benzeyen bir dinozora ait kemik ve eşsiz yumurtalar bulundu.

BBC’nin haberine göre, İsveç ve Arjantinli bilim adamları, yaklaşık 70 milyon yıl önce yaşadığı sanılan kuş benzeri dinozorun fosilleşmiş kalıntılarını buldu. Dr. Martin Kundrát ilk defa bir alvarezsaurid dinozorunun iskelet kalıntılarının bu kadar yakınında bulunna iki yumurtanın iyi korunmuş halde olduklarını söylüyor.

Küçük, uzun bacaklı, iki ayaklı ve hızlıhareket eden, ”Alvarezsaurid” familyasından gelen dinozora, kazı yapılan alanda bulunan omurga kemikleri nedeniyle, ”Bonapartenykus ultimus” adı verildi.Fosil 1991 yılınd abulunmasına karşın yeni sınıflandırıldı mezozoik Gondwana’nın son temsilcilerini oluşturan bu dinozor ailesi oldukça geniş.

”Alvarezsaurid” familyasından dinozor fosilleri, daha önce de Güney Amerika ve Moğolistan’da bulunmuştu.Bu ailenin en büyük üyelerinden biri olan dinozor yaklaşık 2.5 metre boyunda.Bununla birlikte bulunan yumurtalar üzerinde yapılan detaylı çalışmalar yumurtaların embriyo oluşturmuş olabileceğine işaret ediyor dişi henüz yumurtlamadan bile ölmüş olabilir.

Kundrát incelemeleri sonucunda yumurtaları şimdiye dek bilinen bir yumurta kabuğu taksonuna yerleştiremedi bu nedenle Arraigadoolithidae adlı yeni bir yumurta ailesi oluşturuldu. Dr. Martin Kundrát “lazer tarayıcı ile yapılan incelemeler sırasında yumurta kabuklarının havalı kanalları içerisinde fosilleşmiş cisimler gözlemledim bu bir dinozor yumurtasında görülen mantarlaşmış kontaminasyona ait ilk izlerin kanıtı olabilir” diyor.

Turuncu tüyler ne için kullanıldı?

Bugüne dek genellikle yeşil renkte hayal edilen dinozorların kırmızı tüylere sahip olduğu keşfedildi.Çizimlerde genellikle sadece kalın bir deri tabakasıyla kaplı olarak tasvir edilen dizozorların aslında tüylü olduğu ortaya çıktı. Hindi büyüklüğündeki etcil dinozor ‘Sinosauropteryx’, tüyleri ve tüyünün rengi ile bilimsel olarak keşfedilen ilk tüylü dinozor olma özelliği taşıyor.

Nature dergisinin haberine göre, Çin’in kuzeydoğusunda yer alan Liaoning eyaletinin Yixian şeklinde bulunan tüylü fosil, uluslararası fosilbilimcilerden oluşan bir araştırma ekibi tarafından keşfedildi. Araştırmayı yapan bilim adamları, yaptıkları elektron mikroskobu taramasında dinozorun kırmızımsı ve turuncu tüyleri olan çizgili bir kuyruğu olduğunu ve bu renklerin aynı zamanda sırt bölgesinde de yer aldığını ortaya çıkardılar.

Bununla birlikte yeni bir teori tüylerin ilk önce uçmak yada izolasyon için değil süslenme ve korunma için evrildiğini öne sürüyor.Mike Benton ” artık tüylerin kanatlardan önce geldiğini biliyoruz yani tüyler ilk etapta uçuş için evrilmiş olamaz” diyor ve ekliyor “bu yüzden tüylerin ilk önce renkler için bir araç olduğunu ve daha sonraki evrimsel süreçte bunların uçmak ve izolasyon için kullanıldığını düşünüyoruz”  Mike Benton’a göre gösterişli tüyler eş seçmek için yada düşman yırtıcıları savmak için kullanılmış olabilir. “İzolasyon ve gösteriş arasında bir noktada takılıyoruz hangisi önce geliyor henüz emin değiliz” diyor Benton.

Vakum ağızlı dino ile tanışın

ABD’li paleontologlar, 110 milyon önce Afrika’da yaşayan bir dinozor türünün anatomisini çözdü.

Boyu 13 metreye kadar çıkabileceği belirtilen otçul dinozorun çenesini bir süpürge gibi kullandığı ortaya çıktı. Dinozorların anatomisi ve yaşam biçimi National Geograhic Aralık 2007 sayısında detaylı olarak işlendi…

ABD’li paleontologlar ilginç görünümlü “Nigersaurus taqueti” dinozorunun anatomisini çözdü. Dinozor ismini 50’li yıllarda bulunan fosiline ışık tutan paleontolog Philippe Taquet ve ilk bulunduğu yer olan Nijer Cumhuriyeti’nden alıyor.

110 milyon yıl önce Afrika’nın Sahra çölünde yaşamış olan dinozorun maketi National Geograhic paleontologları tarafından oluşturuldu ve Washington’daki National Geograhic merkezinde görücüye çıktı.

Mezozoik dönemin ineği olarak kabul edilen dinozorun kafatası kemiklerinin neredeyse şeffaf olduğunu tespit eden paleontologlar, çene yapısınınsa diğer tüm hayvanlardan farklı olduğunu belirtiyor.

Amerikalı Paleontolog Paul Sereno, “Daha önce böyle bir hayvanla hiç karşılaşmadık. Kafatasına bakıldığında böyle bir çene yapısına sahip başka bir hayvan yok. Bu, 350 milyonluk yıllık bir evrim anlamına geliyor. Dinozorun çenesinin sonunda yüzlerce dişi var. Çenesi elmacık kemiklerinden daha geniş ve bu biyo-mekanik olarak zor bir olay” dedi.

Yaklaşık 500 adet keskin dişi bulunan dinozorun, 30 santim uzunluğunda köşeli bir çene yapısı olduğu belirtiliyor.

Araştırmacılar dinozorun anatomisini çözmek için X ışınları, bilgisayar modellemesi ve yaptığı kazılardan elde ettikleri bilgileri kullandıklarını belirtiyor.

4 ayaklı olduğu belirtilen dinozorun kafatası kemiklerine 1997 yılında ulaşıldı.

İbikleri iletişim kurmaları için gelişti

Bilimadamları ördek gibi ibikli bir dinozor türü olan “lambeosaurus”ların düşük frekanslı sesler yayarak “konuşabildiğini” öne sürdüler.

Kafatasını incelediler

Amerikalı ve Kanadalı bilim adamları, “lambeosaurus” dinozor türünün kemikli ibikleri sayesinde iletişim kurabildiklerini öne sürdüler. Bu türün ördek ibiğine benzeyen tuhaf kafatası yapısının türdeşleriyle sesli iletişime elverişli biçimde tasarlandığı belirtiliyor. Röntgen ile kafatasını inceleyen uzmanlara göre, bu dinozor, ibiği ile düşük frekanslı sesler yayıyordu. Bu sesler, kendisi gibi uygun bir burun boşluğuna, iç kulağa ve gelişkin beyne sahip türdeşleri tarafından anlaşılabiliyordu.

Alçak frekanslı sesler

Bu dinozorların aşırı uzun ve kıvrımlı olan burun deliklerinin daha önce onlara süper gelişmiş koku alma duyusu sağladığı sanılıyordu. Oysa ibiklerinin tepesine kadar çıkan bu burun boşluğu sayesinde bu alçak frekanslı sesleri çıkardıkları anlaşıldı. Bilim adamları dinozorların bir lisanı olduğunu iddia etmiyor ancak çıkardıkları sesler sayesinde haberleştiklerinden eminler. Beyin yapıları gelişmiş ve kulak yapıları da bu düşük frekanslı sesleri algılayacak şekilde kusursuz.

Mumya dinozorun derisi mükemmel halde korunmuş

ABD’nin Kuzey Dakota eyaletinde 1999 yılında bulunan ve o zamanlar önemsenmeyen 2004 yılında tekrar bölgede yapılan bir kazı sonrası ise çok iyi derecede korunmuş olduğu için mumyalanmış denilen dinozor fosilinin pullu derisinin bir bölümü, tendonları ve bazı iç organlarının varlığı ortaya çıktı.

Bulunduğu bölgeden ötürü “Dakota” adı takılan ördek gagalı Hadrozor’un, sanıldığından daha kaslı ve büyük olduğu belirtildi. 3.1 ton ağırlığında ve 12 metre uzunluğundaki dinozorun, en büyük yırtıcı dinozor kabul edilen T.Rex’ten daha hızlı koşabileceği tahmin ediliyor.

Bulunan mumyalaşmış fosilin, dinozorlar hakkında milyonlarca yıldır gizli kalan bazı bilgileri gözler önüne sereceği belirtiliyor. Fosili inceleyen ekipte bulunan Manchester Üniversitesi uzmanlarından Phillip Manning, dinozora, Boeing’e ait, uzay mekiklerini incelemekte kullanılan dünyanın en büyük CT tarayıcı cihazıyla bakıldığını söyledi. Dinozorun derisinin fosilleşmesi neticesinde, renginin anlaşılamadığını ifade eden Manning, “Bulunan dinozorun, saatte 45 km. hızla koştuğunu sanıyoruz. Fosil, yaklaşık olarak 67 milyon yıllık. Bu yüzden DNA’sını çıkarmak olası değil” dedi.

Biliyor muydunuz?

Dinozorlar hakkında tüm gerçek ve detaylar, gelişen teknoloji ile birlikte ortaya çıkmaya başladı.

Newsweek’te yer alan bir habere göre biyologlar, tarayıcı ve süper bilgisayar yardımı ile dinozor kemiklerindeki bir mineral dizisi üzerinde yaptıkları araştırmalarda, kan damar ve yuvarları buldu.

Kuzey Carolina Üniversitesi’nde görev yapan biyolog Mary H. Schweitzer bulunan ve helikoptere sığması için kırılan T-rex kemik fosilinin bir kısmını, zayıf bir asit çözeltisinde eriterek geride organik bir doku bıraktı. Milyonlarca yıl geçmiş olmasına rağmen, kemiğin ana organik maddesi olan kolajen benzeri bir madde elde edildi.

Dinozorlar neye benziyordu?
Bu madde, kan damarlarının ana bileşenini oluşturan hücrelerinin bulunmasını olası kılarak, et ve kemikten dinozorların neye benzediği konusunda bilim adamlarına iyi bir fikir verecek. Bu bulgularla araştırmacılar, canlı dinozorların ne yediği, nasıl davrandığı ve psikolojileri konusunda da ipuçları elde edebilecek.

Tyranozarusların (Tyrannasaurus) gerçek hızları da mevcut teknoloji ve biyomekanik algoritmalar ile kesin olarak tahmin edilemiyor. Mühendisler, uzun boyunlu dev dinozor türünün hem ayakta nasıl durduğu hem de nasıl yürüdüğü konusunda köklü bir biçimde araştırmalarını sürdürüyor. 10 yıl önce kuşların dinozorlarla yakın akraba olduklarına dair bulgular ise New York’taki ABD Doğal Tarih Müzesi’nde teşhir ediliyor.

900 geçerli dinozor çeşidi var
Chicago Alan Müzesi Müdürü Peter Makovicky da 900 geçerli dinozor çeşidi olduğunun tahmin edildiğini ve bu sayının 20 yıl önceki rakamların en az iki katı olduğunu belirtti. Çin’in Liaoning Bölgesi’ndeki çiftçiler ise daha önce görülmeyen bitkiler, balıklar, kaplumbağalar, küçük memeli hayvanlar ve kuş benzeri dinozorlara ait mükemmel biçimde korunmuş fosiller buldu.

Patagonya’da bir bölgede ve Amerika’nın batısında da toprak kayması ve çökeltiler sonucu yüzeye çıkmış olan ve toprak üzerinde elle toplanabilecek dinozor kemikleri bulundu. Iowa’da Sioux City’de bir doktor, bir veteriner ve bir avukat, beraberce Güney Dakota’nın batısındaki tepelerde 10 metrelik toprakta, at büyüklüğündeki ‘Pachycepthalosaur’ın kafatasına bitişik bir çift kararmış diş buldu.

Birçok uzmanın da bulmayı ümit ettiği bu fosilin Çin ve Moğolistan’da yaşadıkları bilinen düz-kafalı dinozor ailesinden olduğu belirtildi. Malta’nın kuzeyinde bir çiftlikte de 2000 yılının yazında Nate Murphy’nin oğlu Matt, dört kuyruk omurgası buldu.

Daha sonra da bir hayvanın anahatlarını oluşturan pelvis ve ayak bileği bulundu. Gönüllülerle birlikte arazi araştırmalarına dikkatli bir şekilde devam eden Murphy de 5.5 metre derinlikte kayalık arazide bir deri fosili buldu.

Brontozorların boyunları
En heyecan verici bulgulardan biri de en büyük ot oburlardan biri olan Brontozorların boyunlarının geleneksel olarak havaya doğru değil, yere paralel bir şekilde uzanarak uzanmasının bulunması oldu. ‘Jurassic Park’ adlı filmde bile bu hayvanlar çok yüksek ağaçların tepesindeki otları yerken görüntülenmişti.

Birçok müzede geleneksel görüntüye göre monte edilen iskeletlerin sökülerek yeniden boynu yere paralel şekilde biraraya getirilmesi gerekecek. Bu durumdan en çok şikayetçi olacak kuruluş ise, bu hayvanı kendi logosunun simgesi olarak kullanan ABD’nin en büyük petrol şirketlerinden biri, Sinclair Oil Co. olacak. Şirketin yöneticileri, bu konuda herhangi bir değişiklik yapmayı düşünmediklerini ve yalnış da olsa aynı simge ile devam edeceklerini açıkladı.

Ohio üniversitesinde dinozorlar üzerine araştırma yapan bilim adamı Lawrence M. Witmer, “burun deliklerinin, dinozorun ağzının üzerinde ve burnun tam önünde bulunmasının mantıklı olduğunu’ söyledi.

Science dergisinde yayımlanacak makalesinde Witmer, dinozorları araştıran bilim adamlarının, 1800’lü yıllardan bu yana, türü yok olan bu hayvanın burun deliklerinin gözlerinin altında olduğunu tahmin ettiklerini yazdı. Witmer, araştırmaları ışığında, dinozor resimlerindeki burundeliklerinin yerlerinin değiştirilmesi gerektiğini öne sürdü.
Nature Dergisinde yayımlanan habere göre, Ohio Üniversitesi bilim adamlarından Bruce Rothschild ve ekibi, müzede sergilenen 700 dinozorun omurlarında kanser izleri aradılar. Bilim adamları, Hadrosaurus türünün fosillerinde toplam 29 tümör bulduklarını belirttiler. Bilim adamları, en sık rastladıkları tümörün her 10 insandan 1’inde görülen hemangiom (iyi huylu damar tümörü) olduğunu kaydettiler. Bilim adamları, kötü huylu tümör buldukları tek dinozor türünün Edmontosaurus olduğunu söylediler. Hadrosauruslar, çam ağaçlarıyla besleniyordu. Bu ağaçların çok sayıda kanserojen madde içerdiği belirtildi.

Bilim adamları, yeni keşfedilen bir dinozor üzerinde yaptıkları araştırmanın sonucu olarak, dinozorların kuşların atası olduğuna dair teoriyi güçlendirecek yeni kanıtlar elde ettiler. Bilim adamlarına göre fosilin bacak kemiğinde bulunan yumuşak bir doku, dişi kuşlardan başka hiçbir canlıda bulunmuyor.

Dinozorda bulunan dokunun sadece yumurtlama zamanında ortaya çıktığı belirtiliyor. Üretken östrojen hormonu aracılığıyla yumurtaların oluşabilmesi için gerekli olan kalsiyumu sağlamak üzere ortaya çıkan doku ayrıca dinozorların cinsiyetini de belirlemeye yardımcı oluyor.

Elde dilen bu son ve önemli verilerler bilim adamları tam anlamıyla bir taşla iki kuş vurdular. Bir yandan dinozorların kuşların atası olduğu teorisi güçlenirken, bir yandan bulunan dinozor fosilleri üzerindeki cinsiyet bulmacası da son buluyor.

Dinozorların çok soğuk hava koşullarına dayanıklı oldukları ortaya çıktı.

Bu alandaki yeni keşifler, dinozorların iklim değişikliği nedeniyle meydana gelen soğuklar yüzünden neslinin tükendiğine dair teorileri çürütüyor. Paleontologlar, 65-68 milyon yıl önce dev sürüngenlerin ölmesinden önceki bir çağda dünyanın en kuzey bölgelerinden birinde yaptıkları kazılarda zengin çeşitlilikte dinozor fosilleri buldular. Rusya’nın kuzeydoğusundaki bu bölgede fosillerin yanı sıra büyük parçalar halinde dinozor yumurtaları da bulundu. Bu bulgular dinozorların kutba çok yakın bu soğuk bölgede bile üremeyi başardıklarını kanıtlıyor.

Bu yazı 2005-2009 tarihlidir.

 

Suç üstü yakalandı

ABD’nin Utah eyaletinde Raptor cinsi (yırtıcı kuş) yeni bir dinozor türü keşfedildi.

Bilim insanları  yeni bir raptor dinozor türü olan Talos Sampsnoi’nin keşfini duyurdu.

Yeni dinozor adı konulması adlı çalışmanın başyazarı Lindsay Zanno “Kuzey Amerika’da bu tip bir dinazorun iyi huylu türünün bulunması yıldırım çarpması gibi bir şey” dedi.

Bu dinozor kuşlarla yakın akraba olan troodontid teropod dinozor grubunun bir parçası. Ağırlığı yaklaşık 38 kilo ve büyük ihtimalle etçil bir beslenme şekli vardı. Tüylere – kanat biçiminde tüylere – ve üç pençe benzeri parmaklı ayaklara sahip.

Her bir ayaktaki pençelerden biri yaratık yürüdüğünde havaya kalkıyordu. Bilim adamları bu pençenin başka bir amaç için kullanıldığını söylüyorlar.

Bir demecinde Zanno “bunun hasar oluşturmak için kullanılan bir araç olarak kullanıldığı anlamına geldiğini” söyledi.

Zanno ve onun ekibinin bulduğu tür yaralı bir pençeye sahipti, bu da araştırmacılara yaratığın günlük hayatına dair bir bakış sunuyor.

Araştırmacılar Talos’un ayağındaki kemikleri incelemek için bir CT tarayıcı kullandılar. Yaranın büyümüş pençelere sahip parmakla sınırlı olduğunu ve ayağın geri kalanını etkilemediğini bulguladılar.Araştırmacılar parmağın ısırılmış ya da kırılmış ve sonra da enfeksiyon kapmış olabileceğini söylüyorlar.


“Yara bize dinozorun o esnada, bu tip bir yara türüne neden olabilecek yüksek riskli tehlikeli bir şeyler yapmakta olduğunu gösteriyor.” dedi Zanno. “Ya avlanmak için ya da diğer cinslerin türleri ile savaşmakta kullanılıyordu, diğer modern kuşların yaptığı gibi.”

Kemikler Güney Utah’da Montana State University’de lisans üstü eğitim alan Mike Knell tarafından bulundu. Kemikler Salt Lake City’deki Utah Doğal Tarih Müze’sinde sergilenecek.

Sabah