Dinozor dünyasının Pinokyo’su

Çin’in güneyinde yeni bir dinozor türü keşfedildi. Burnu diğer türlerinkinden uzun olan bu yeni türe Pinokyo Rex adını takıldı. Pinokyo Rex, avcı dinozorlar olarak bilinen Tiranozor familyasına ait.

Image

Yırtıcı ve etçil dinozor türünün boyu 9 metreyi buluyor ve boynuzu andıran uzun bir burnu var. Bir inşaat sahasında bulunan fosilin kazılarını Edinburgh Üniversitesi’nden bilim insanları yaptı. 66 milyon yaşındaki dinozorun bilimsel adı Qianzhousaurus sinensis, ama bilim insanları ona uzun burnu nedeniyle “Pinokyo” diyor.

Dr. Stev Brusatte, keşfi şöyle anlatıyor: “Pinokyo, görünüş olarak diğer tironozolardan çok farklı. Burnu çok ince ve uzun, ve üzerinde bir dizi boynuz var. Onun bir takma ada ihtiyacı olduğunu düşündük ve uzun burnu nedeniyle Pinokyo adını verdik.”

Bilim insanları Pinokyo’nun görüntüsü karikatürleri andırsa da en az diğer tironozorlar kadar tehlikeli olduğunu söylüyor.

Image

Burnu neden uzun?

“Pinokyo’nun burnunun benzer dinozor türlerinden üç kat daha uzun olmasının bir nedeni olmalı.” Bilim insanlarının görüşü bu, ancak kesin nedeni henüz bulunamadı.

Dr. Brusatte’ya göre nedeni beslenme şekliyle ilgili olabilir: “Tironozor türlerinden en bilineni heybetli ve ikonik görüntüsüyle T-Rex. Pinokyo’nun kemikleri T-Rex’e göre daha küçük. Bu onun benzer türlere göre daha hızlı bir avcı olduğunu ve farklı avlandığının göstergesi olabilir.”

Pinokyo’nun diğer tironozorlara göre daha ince olan dişleriyse, tüylü dinozorlar ve kertenkele cinsleri gibi daha küçük hayvanlarla besleniyor olabileceğini gösteriyor.

‘Uzun burunlu dinozorlar gerçekmiş’

Pinokyo’nun keşfi, son yıllarda bulunan farklı dinozor fosilleri hakkında yeni bir tartışma başlatabilir. Geçen yıllarda Moğolistan’da da hortuma benzer burunları olan iki dinozor iskeleti bulunmuştu. Bu da tironozorların daha önce bilinmeyen bir familyası olabileceğine dair kuşkuları artırdı.

Moğolistan’da bulunan fosillerin genç dinazorlara ait olması nedeniyle kesin bir çıkarımda bulunamamış olan bilim insanları için Pinokyo’nun keşfi büyük bir fırsat.

Dr. Brusatte “Bu tam da aradığımız kanıt, uzun burunlu dinozorlar gerçekmiş” diyor.

Araştırmacılara göre, Moğolistan ve Çin’de yapılan keşifler, uzun burunlu dinozorların Asya’da geniş bir alana yayıldığının da göstergesi.

Bu keşiften yola çıkarak, Asya’da Kretase yani Tebeşir dönemi olarak bilinen, günümüzden yaklaşık 142 milyon yıl önce başlamış ve yaklaşık 80 milyon yıl devam etmiş dönemde, farklı avlarla beslenen bir kaç tironozor türü yaşamış olabileceği belirtiliyor.

BBC Türkçe

Cehennemden Tavuk : Anzu Wyliei

Amerikalı bilim insanları yeni bir dinozor türü keşfettiklerini açıkladı.

Anzu Wyliei adlı türün fosilleri 66 milyon yıl önce dinozorların nasıl yok olduğu ile ilgili yeni ipuçları veriyor.

Fakat bu yeni tür, dinozorların genel görünümünden biraz farklı.

Resim

‘Cehennemden Tavuk’ takma isimli kuşa benzeyen dinozorun kemikli bir ibiği ve gagaya benzer bir ağzı var. Kuyruğu ise kertenkeleyi andırıyor.

Yeni tür, Amerika Birleşik Devletleri’nde Güney ve Kuzey Dakota’da toplanan üç farklı iskelet kalıntılarından bulundu.

Washington’daki Smithsonian Ulusal Doğa Tarihi Müzesi’nden omurgalılar taşılbilim sorumlusu Hans Sues, Anzu’nun iskeletinin kemiklerinin yüzde 80′nine ulaştıklarını belirtiyor.

Sues, daha önce böyle bir dinozor türünün olduğunu tahmin ettiklerini, fakat yeni kemikler sayesinde yapısının ayrıntılarına ve yaşam bilgisine sahip olduklarını dile getiriyor.

Sues, dinozorlar için bile Anzu’nun tuhaf bir yapısı olduğunu söylüyor.

“Kafa kısmı sıra dışı şekilde uzun. Kafası ibikli, keskin köşeli kocaman gagası, tuhaf sürgülü çene eklemleri var. Bunlar bitkileri ve etleri parçalamak kullanılabileceğini gösteriyor,” diyor Sues.

Resim

Dinozor Çeşitliliği

Küçük bir araba büyüklüğündeki dinozorun üst kol bölgesi tüylü ve ucu ise pençe şeklinde. Bu yeni tür Oviraptorosauria dinozor grubuna giriyor. Bu türle ilgili kanıtların büyük kısmı Orta ve Doğu Asya’daki fosillerden elde edildi.

Anzu ise Oviraptorosauria ailesinin Kuzey Amerika’da bulunan ilk üyesi. Bu yeni türün bulunduğu bölge daha önce Kuzey Amerika’da birçok fosilin çıkarıldığı Türkçesi ”Cehennem Deresi” olarak çevrilen Hell Creek bölgesi.

Araştırmacılar yeni dinazor türüne bu ilginç görünümü ve bulunduğu yer nedeniyle Cehennemden Tavuk takma ismini verdi.

Uzmanlar için bu bölge oldukça önemli. Bu alan asteroit çarpması sonrası dinazorların yok olmasından hemen önce Kretase Dönemi’nin son iki milyon yılında oluştu.

Birçok araştırmacı iklim değişikliği nedeniyle dinozorların çarpışmadan önce giderek yok olduğunu düşünüyor. Fakat Dr. Sues ve ekibine göre ise Anzu’nun keşfi birçok türün evrimselleştiğini ve dinozor topluluğunun artarak farklılaştığını kanıtlıyor.

Dr. Sues dinozorların büyük çarpışmaya kadar çok büyük bir çeşitlilik içinde olduğunu söylüyor.

Şu ana kadar binlerce dinozor türü tespit edildi. Hell Creek bölgesi gibi kazılardan çıkan verilerle binlerce yeni tür ise keşfedilmeyi bekliyor.

BBC Türkçe

Sürpriz : Ördek-gagalı dinozorların horoz gibi ibiği vardı

Ördek-gagalı dinozor Edmontosaurus regalis’ e ait yeni bir fosil onun kafasında tıpkı horoz gibi ibik bulunduğunu gösterdi.

image_1628-Edmontosaurus-regalisEdmontosaurus regalis. Resim: Julius Csotonyi / Current Biology.

Ördek-gagalı dinozorlar yada başka bir deyişle hadrozorlar, 75-65 yıl önce bugün Kuzey Amerika olarak bilinen alanda yaşamışlardı.

Bu devasa otçul hayvanlar yaklaşık 12 metre gelmekteydiler. Günümüzdeki koyunların, atların, kanguruların, ineklerin, geyiklerin üstlendiği ekolojik rolün bir benzerini üstlenmekteydiler.

Avustralya’daki Yeni İngiltere Üniversitesi’nde görev yapan ve Current Biology jurnalında yayımlanan bu çalışmanın baş yazarı Dr Phil Bell, “Daha önce kimse tıpkı horozlar gibi dinozorların da ibikleri olabileceğini aklından bile geçirmemişti çünkü yumuşak dokuya ait kalıntılar genellikle fosilleşimden çok önce çürür.” diyor.

“Bir filin hortumu yada bir horozun ibiği asla fosilleşemeyebilir çünkü kemikleri bulunmaz. Bu keşif bir filin hortumu olduğunu ilk kez öğrenmekle eşdeğer. Edmontosaurus’ a ait birçok kafatası fosilimiz var ancak şu ana dek onun bir ibiği olabileceğine dair en ufak bir ipucu yoktu.”

Tartışmaya konu olan fosil Alberta, Kanada’daki Grande Prairie tortularından gelmekte.

“Fosil vücudun çeşitli bölgelerinde deri baskıları görmemize rağmen kafatasında bir ibik olacağını hiç tahmin etmezdik. Kafatasını ilk kez gün yüzüne çıkardığımda, üzerindeki ibiği gördüğümde bize öğretilenleri ve bildiklerimi bir kez daha düşünmek zorunda kaldım, o ibik orada olmamalıydı.”

Dr Bell, bu keşfin sadece bu dinozorla sınırlı kalmayabileceğini belirtiyor.

“Birçok Edmontosaurus kafatasına sahibiz ancak hiçbiri bu yeni keşfi desteklemiyor yani daha başka tuhaf etimsi yapıların tüm dinozorlar içerisinde – buna T.Rex ve Triceratops da dahil – yaygın olmaması için hiçbir neden yok.”

“Tam olarak bu ibiklerin evrimsel olarak ne tür bir işlev gördüğünü söylemek oldukça zor ancak horozlar ve diğer erkek kuşlarda bulunan ibiklerin dişileri elde etme amacı taşıdıklarını biliyoruz.”

“Bir çift Edmontosaurus’ un bir araya gelip kimin sürü içerisinde baskın erkek olacağını, kimin sürüyü sahipleneceğini görmek için boy ölçüşebileceğini, böğürebileceğini, başlıklarıyla gösteriş yapabileceğini hayal edebiliriz.”

Dr Bell, “Belki de asla tam olarak bilemeyiz ancak bu inanılmaz tuhaf hayvanlar hakkında daha çok öğrenecek şey olduğunu düşünmüyor musunuz?” diyor.

T-Rex’in korkulu rüyası

ABD’de bilim insanları tarafından keşfedilen dinozor fosili büyük heyecan yarattı. 100 milyon yıl öncesine ait olduğu tahmin edilen fosil 4 tonluk ağırlığı ile dönemindeki diğer dinozorları gölgede bırakıyor.

Siats_Meekerorum_Jorge_Gonzalez_Fb

ABD’de bilim insanları, şimdiye kadar hiç görülmemiş büyüklükte bir dinozor fosili keşfetti. 4 ton ağırlığı ve 9 metreyi aşkın uzunluğuyla büyük yankı uyandıran etçil dinozor tahminlere göre bundan 100 milyon yıl önce yaşadı.

İngiliz Nature Communications dergisinde yayımlanan makaleye göre araştırmacılar ABD’nin Utah eyaletinde kalıntılarını buldukları dinozora ‘Siats meekerorum’ adını verdi.

En büyük üç dinozordan

Siats ismi, Amerika ‘nın yerlilerinden Ute halkının insan yiyen canavar hakkındaki bir efsanesinden geliyor. Dinozora ait kalıntılar, bu halkın yaşamış olduğu bölgede bulundu. Carcharodontosaurus familyasının bir alt grubuna ait olan Siats, Kuzey Amerika’da keşfedilen en büyük üç dinozordan biri.

siats-meekerorum-nature

Fosil büyük heyecan yarattı

Deutsche Welle Türkçe’nin haberine göre North Carolina Üniversitesi’nden Lindsay Zanno heyecanını “Yamaçta dev yaratığın kemiklerini bulduğumuzda ne kadar heyecanlandığımızı tahmin edemezsiniz” diyerek dile getirdi.

Araştırmacılar, bu dev dinozorun keşfedilmesiyle fosil araştırmalarında 30 milyon yıllık bir boşluğun kapandığını belirtiyor.

Radikal

T-rex’in büyük amcası bulundu

Paleontologların 2009 yılında ABD’de keşfettiği yeni bir dinozor türü, bilim dünyasına tanıtıldı. Lythronax Argestes adı verilen dinozordan elde edilen bilgiler, dev tiranozor türünün sanılandan 10 milyon yıl daha yaşlı olduğunu ortaya koydu.

Bilim insanları, ‘Tiran Kertenkele’ unvanına sahip Tyrannosaurus rex’in büyük amcası olduğu düşünülen Lythronax türünü bilim dünyasına tanıttı.

Utah eyaletinde 2009 yılında keşfedilen iskeletler, üzerindeki tüm analizler bittikten ve bilimsel adı belirlendikten sonra Utah Doğal Tarih Müzesi’nde sergilenmeye başlandı.

Araştırma ekibinde yer alan Utah Üniversitesi’nden Randall Irmis, “Elde ettiğimiz yeni bilgiler dinozorlara bakış açımızı değiştiriyor” dedi.

Fox News sitesine konuşan Irmis, Lythronax’ın kuyruğundan başına yaklaşık 7.5 metre; yerden uzunluğunun ise 2.5 metre olduğunu belirtti. Lythronax, milyonlarca yıl önce Alaska’dan Meksika’ya uzanan bataklıklarla dolu Laramidia adasında yaşıyordu.

Reconstruction of Lythronax skull

GÖZLERİ ÇOK KESKİNDİ
Tiranozor familyasının en eski ve yeni üyesi olarak beliren Lythronax, türünün varlığını da sanılandan 10 milyon yıl öncesine çekti.

Irmis, kafasında tüyleri bulunan dinozorun, bu sayede uyurken daha rahat ettiğine değinirken, gözlerinin keskinliğine dikkat çekti.

Gözleri kafatasının önünde yer alan Lythronax’ın, dürbün gibi çok net görüşe sahip ve korkutucu bir avcı olduğu belirtildi. Küçük bir burnu olan dinozor, boynuna uzanan büyük bir ağıza sahipti.

Irmis, “Büyük olasılıkla oldukça vahşi ve korkutucu bir dinozordu” ifadesini kullandı.

ntvmsnbc

Ocepechelon : Tarihöncesinden gelen dev deniz kaplumbağası

Paleontologlar 67 milyon yıl önce Son Kretase dönemi sığ deniz sularında  yaşamış nesli tükenen yeni bir deniz kaplumbağası türü ve cinsini tanımladılar.

image_1246_1e-Ocepechelon

Ocepechelon bouyai’nin rekonstrüksiyonu

PLoS ONE jurnalında yayımlanan makaleye göre Ocepechelon bouyai adı verilen bu kaplumbağa Dünya üzerinde yaşamış en büyük deniz kaplumbağalarından biri.

Cinsin ismi bir maden ocağı şirketi olan Groupe Office Chérifien des Phosphates’ın kısaltılmışı ile Yunanca chelone (kaplumbağa) kelimesinin birleşiminden oluşturulmuş.

Türün ismi ise alan çalışmasında yardımı dokunan jeoloji mühendisi Baâdi Bouya’nın adını onurlandırmak amacı taşıyor.

Ocepechelon, Fas, Khouribga ilinin Sidi Chennane bölgesinde bulunan neredeyse tamamen korunagelmiş 70 cm’lik bir kafatasından biliniyor.

Çarpıcı anatomisi beslenme biçimininin vakumlamaya adapte olduğunu gösteriyor, bu bilinen kaplumbağalarda daha önce hiç görülmemiş bir durum.

image_1246_2-Ocepechelon

Ocepechelon bouyai’nin kafatası

Yazarlar makalede “Ocepechelon’ın beslenme aracı olarak kullandığı pipet şeklindeki burnu (ağzı?) tetrapodlar arasında onu benzersiz kılıyor” diye bahsediyor.

Ocepechelon, gagalı balinagillerle bazı ilginç benzerlikler paylaşıyor. “Ocepechelon ve çoğu gagalı balina oldukça büyük hayvanlardır bununla birlikte günümüzde varolan gagalı balinaların ve Ocepechelon’ın burnu posterodorsal bir şekilde kalkık. Ayrıca beslenme araçları birbirine oldukça benzemekte, uzun bir çene, küçük ve açık bir ağız.”

“Ocepechelon’ın ağız girişini 6 cm çapındaki bir boru olarak düşünebilirsiniz. Ocepechelon’ın küçük ağız girişi ile kocaman kafatası arasındaki orantısızlık vurgulamaya değer doğrusu.”

Burun çapı, Ocepechelon’ın küçük avlarla beslendiğini gösteriyor ve belki de küçük balıklar, kafadanbacaklılar ve denizanalarıyla da beslenmiş olabilir.

Bilim insanları, “deniz iğnelerinde burun uzunluğu, tersine ağız çapıyla doğru orantılıdır ve bu ava ulaşma sürecini hızlandırdığı için evrimsel bir avantaj olarak görülür. Ocepechelon’da ise uzun rostrum ve küçük yuvarlak ağız büyük ihtimal ile su akıntı hızını artırıyordu.” diye açıklıyorlar.

Kafatasları üç değil bir türe aitmiş

Konu Psittacosaurus —  yada başka bir deyişle “papağan kertenkele” olunca bilim insanları tamamen yanılmış mıydılar? Yeni bir araştırma aslında tek bir türe ait olan birden fazla kafatasının yıllardır üç farklı türe aitmiş gibi sınıflandırıldığını ortaya çıkardı. Uups.

three-species-dinosaurs-660

Pensilvanya Üniversitesi’nden araştırmacılar bu kimlik krizini Çin’in kuzeydoğusundan gelen Psittacosaurus kafataslarındaki farklılıkları son teknoloji 3D lazer tarayıcılarla ölçüp analiz ederek ortaya çıkarmış oldular. Fosillerdeki şekil farklılıklarının fosilleşme süreciyle açıklanabileceğini söylüyorlar bu nedenle fosillerin üç farklı türü temsil ettiği söylenemez.

Çalışmanın yardımcı yazarı Dr. Peter Dodson “Cesedin tortu arasında gömülümü uzun ve zor bir süreç” diyor. “Hiçbir kısmını kaybetmeden bir cesedin fosilleşme olasılığı oldukça düşük yani paleontologlar neredeyse daima kısmi iskeletler üzerinde çalışırlar.” “Fosilleşme sürecinin beraberinde getirdikleriyle iki fosil birbirinden farklı olur. Hayvanlar yaşar ve ölür ancak paleontolojide asıl önemli olan şey, öldükten sonra onlara ne olduğudur.”

Yaklaşık bir iki metre boyunda olan bu küçük gagalı dinozor Psittacosaurus’un yaklaşık 100 milyon yıl önce yaşadığı düşünülüyor. Dinozora ait fosiller genellikle Moğolistan, Çin, Rusya ve Tayland çevresinden çıkarıldı, böylesi geniş bir alana yayılan bulgular onu üzerinde çalışmak için harika bir aday yapıyor.

Dodson: “Bu gösterişli bir dinozor değil,” diyor “Ancak önemli bir özelliğe sahip o da onun bolluğu, bilim insanları onu en bol bulunan dinozorlardan biri olarak görüyor.”

dinosaur-3d-scanning-1

Lujiatun psittacosaur’un 3D lazer ile taranmış kafatası

Bu çalışma dinozor fosillerini incelemek için 3D geometrik teknolojiden yararlanan ilk çalışmaydı. Dodson bu yeni analiz methodunun diğer araştırmalarda da kullanılabileceğini söyledi.

“Çok güzel bir teknik ve bunun gelecekte diğer dinozor tipleri üzerinde de kullanılacağından şüphe yok” diyor ve bundan sonra başka dinozor türlerine ait fosiller de tek bir türe ait çıkarsa sürpriz olmaz diye ekliyor.

Çalışmanın yardımcı yazarı Brandon Hedrick “Umut ediyoruz ki bundan böyle paleontolojik camianın üç boyutlu geometri morfometrisinden çeşitli şekillerde yararlanmasının önü açılmış olur.” “Bu teknik dinozorları anlamak adına sınırsız uygulamalara sahip.”

Bu yeni araştırma 9 Ağustos’ta PLOS One jurnalında yayımlandı.

Rüzgar tüneli testi kuş uçuşu evrimine ışık tuttu

3285A18E-51F7-48B7-8D14-AE5166CB5142_mw1024_n_s

Microraptor yaklaşık 130 milyon yıl önce yaşamıştı, onun kuşların öncüsü olduğu düşünülüyor.

Tüylü bir dinozor modeli ile yapılan rüzgar tüneli testi günümüz kuşlarının tarih öncesi sürüngenlerden evrildiğini ileri süren teoriye bir kanıt daha ekledi.

İngiltere Southampton Üniversitesi’ndeki bilim insanları yaklaşık 130 milyon yıl önce erken Kretase döneminde yaşamış beş kanatlı bir hayvan olan Microraptor’un anatomik olarak doğru, birebir boyutlardaki modelini yaptılar. Dinozorun, kuşların öncüsü olduğuna inanılıyor.

Microraptor’un, tüyleri olan iki ayaklı ilk dinozor olduğu düşünülüyor, tüyler dinozora süzülürken yada uçarken destek olmuş olabilir.

Rüzgar tüneli testi Microraptor’un iyi bir süzülücü olduğunu gösterdi ancak muhtemelen tüm gününü yerde yem arayarak geçiriyordu. Bilim insanları yinede muhtemelen hayvanın yaklaşık 100 metre kadar süzülebilecek yeterli bir seviyeye tırmanabildiğini düşünüyor.

Bazı bilim insanları Microraptor’un kanat ve bacak pozisyonunun onun olası uçuşunu engelleyip engellemediğini merak ediyordu ancak test sonuçları bunun bir faktör olmadığını gösterdi.

Nature Communications jurnalında yayımlanan makaleye göre, “Microraptor’un etkin bir süzülüş gerçekleştirebilmesi için karmaşık ve “modern” bir kanat morfolojisine (yapısına) ihtiyacı yoktu”. “Simetrik tüyler dinozorlarda ilk önce aerodinami gerektirmeyen fonksiyonlar için evrildiler daha sonra ise yerden yükseğe kaldırma kuvveti uygulamaya adapte oldular.”

İşte rüzgar tüneli testini gösteren bir video aşağıda:

‘Koca burunlu’ yeni bir dinozor türü bulundu

Bilim insanları, ABD’nin Utah eyaletinde yapılan kazılarda yeni bir dinozor türünün iskeletine ulaştı.

ABD’de büyük burnu ve boynuzlarıyla dikkat  çeken yeni bir dinozor çeşidine ait kemikler gün ışığına çıkarıldı.

Boyu 4,5 metre, ağırlığı ise 1,8 tona ulaşan Nasutoceraptops titusi adı verilen yeni dinozor türü, Proceedings of the Royal Society B adlı bilimsel dergide bilim dünyasına tanıtıldı.

Dinozoru tanıtan Utah Üniversitesi’ne bağlı Ulusal Utah Müzesi yetkilileri yeni türün özellikle çok büyük burnu ve gözlerinin üzerinde alışılmadık ölçülerde uzun ileriye doğru uzanan kavisli boynuzlarıyla benzersiz olduğuna işaret etti.

Triceratops ailesine mensup yeni türe adı, mensup olduğu ailenin ismini ifade eden Nasutotceratops ile Grand Staircase-Escalante Ulusal Abide adı verilen keşif bölgesinde uzun yıllar çalışmalarda bulunan paleontolojist AlanTitus’un soyadı birleştirilerek konuldu.

Nasutoceratops-swamp-martin-1024x1024

Kretase zamanında Utah bataklıklarında Nasutoceratops.  Resim Raul Martin’e ait.

BOYNUZLARIYLA ‘MESAJLAŞIYORLARDI’
Proceedings of the Royal Society B yayımlanan araştırmada yer alan Denver Doğa ve Bilim Müzesi’nden paleontolog Scott Sampson, ‘Nasutoceratops türünün yavaş hareket eden, korunmak için gür çalılıkların arasında gezinen bir dinozor olduğunu’ söyledi.

Erkeklerin, dişilerle beraber olmak için ‘kafalarıyla dövüştüklerini’ belirten Sampson, ‘kıvrık boynuzlarını kavgalarda üstün gelmek için kullandıklarını’ ifade etti.

National Geographic’e bilgi veren Sampson, boynuzların bir diğer işlevinin de ‘benimle uğraşma’ mesajı vermek olduğunu söyledi.

Araştırmada yer almayan Pittsburgh Carneige Ulusal Tarih Müzesi’nden paleontolog Matt Lamanna, otçul dinozorların kendilerini savunmak için de boynuzlarını kullanmış olabileceklerini belirterek, “Eğer sizi yemeye çalışan birileri varsa, kafanızdaki büyük boynuzları kullanırsınız” dedi.

ANTİK CENNETTE YAŞADILAR
Bilim insanları, Nasutoceratops türünün on milyonlarca yıl önce günümüz Jamaika’sını andıran bir bölgede yaşadığını belirtti.

‘Laramidia’ adı verilen izole edilmiş toprak parçası, 75 milyon yıl önce Kretase Dönemi’nde kuzey Orta Amerika’da sığ deniz sularının neden olduğu selle ortaya çıkmıştı.

Araştırmacı Sampson, Laramidia’yı, ‘denize yakın, bir ucundan diğer ucuna kadar Jamaika gibi bir yer’ olarak tanımladı.

ntvmsnbc

Dünyanın en eski kuşu bulundu

Çin’deki kazılarda yapılan keşif, dünyanın en eski kuşu olarak kabul edilen Archaeopteryx’i ikinci sıraya itti. Paleontologlar, Aurornis xui adı verilen yeni bir kuş türünün Archaeopteryx’ten 10 milyon yıl önce yaşadığını belirtti.

Çin’in Liaoning eyatindeki Yaoluguo kentinde yapılan kazılarda buluanan Aurornis xui adı verilen kuş, tarihin bilinen ilk kuş türü unvanını elde etti. Aurornis xui, aynı zamanda ‘kuş mu yoksa tüylü dinozor mu’ tartışması yapılan Archaeopteryx’in de tekrar kuş haritasına eklenmesini sağladı.

İlk olarak 1861 yılında keşfedilen Archaeopteryx, bilim insanlarında dünyanın en eski kuşu olarak kabul edilmişti. Ancak 2011’de yapılan filogenetik analizler, Archaeopteryx’in kuş değil, tüylü dinozor olduğuna işaret etti.

Analizlerin doğru olması halinde, uçabilme özelliğinin omurgalılarda en az dört kez evrim geçirdiği ortaya konmuş olacaktı. Ancak yeni bir tüylü hayvanı ortaya çıkaracak fosil keşfinin bu düşünceyi çürütebileceği belirtilmişti. Aurornis xui, tahminleri doğruladı.

FOSİL TÜCCARINDAN ALINDI
Guardian sitesinin verdiği bilgiye göre, bir sülün büyüklüğünde olan Aurornis xui, uzun pençelere ve kuyruğa sahipti. Kuyruğundan gagasına olan uzunluğu 50 cm olan kuşun ön ve arka ayakları Archaeopteryx ile benzerlik gösterirken, ilkel bir kemik yapısı ortaya koyduğu belirtildi.

Yaoluguo’nun tortul kayalıklarında 153 ila 165 milyon yıl önce oluştuğu düşünülen fosil, Yizhou Fosil ve Jeoloji Park’ında görevli bilim insanları tarafından bir fosil tüccarından satın alındı.

Hakkındaki araştırma Nature dergisinde yayımlanan Aurornis xui, 10 milyon yıl farkla Archaeopteryx’ten daha yaşlı bir kuş olarak belirlenirken, takipçisini de yeniden kuş alemine kazandırdı.

‘Şafak kuşu’ anlamına gelen Aurornis’in fosili, kuşun kuyruğu, boynu ve göğsüne ait izleri barındırıyor. Fosili inceleyen araştırma ekibinde yer alan İngiltere’nin Southampton Üniversitesi’nde paleontolog olan Gareth Dyke, “Çok önemli bir fosil elde ettik… Aurornis, dünyanın en eski kuşu olarak bilinen Archaeopteryx’i arkasına itti” dedi.

Aurornis

DİNOZOR-KUŞ?
Her ne kadar yeniden kuş olduğu belirtilse de, Archaeopteryx’in tüylü dinozorlardan Troodontidae’ye olan benzerliği de gözardı edilmiyor.

BBC’ye konuşan Londra Doğal Tarih Müzesi’nden Dr. Paul Barrett, “Anatominin çok küçük, ezoterik özelliklerini tartışıyoruz… Kuş orijinin etrafında yer alan bu canlılar kuşa benzeyen ama aslında kuş olmayan dinozorlar” dedi.

Barrett, ‘vücuttaki sadece bir veya iki değişimin, canlının ait olduğu türü değiştirebileceğine’ dikkat çekti. Barrett, “Kuşların sınıfına giren canlılar kanatları, kalçaları, göğüs kasları ve omuz yapıları gibi uçmalarını sağlayan anatomik özelliklere sahip olmalı” ifadesini kullandı.

ntvmsnbc